EMEP Raporu: Hapishanelerdeki Korkunç 'Kuyu ve Mezar' Koşulları Yeniden Gündemde!

Türkiye'deki yüksek güvenlikli cezaevleri, EMEP'in raporuna göre "kuyu" ve "mezar" olarak tanımlanıyor. Mahkumlar tecrit, sağlık problemleri ve hak ihlalleri ile mücadele ediyor. Hasta mahkumlar tahliye edilmiyor, İdare ve Gözlem Kurulları ise keyfi uygulamalar gerçekleştiriyor.

EMEP Raporu: Hapishanelerdeki Korkunç 'Kuyu ve Mezar' Koşulları Yeniden Gündemde!

Kocaeli 2 F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na ait Mektup Okuma Komisyonu tarafından hazırlanan 9 Aralık 2024 tarihli rapor, Türkiye'deki cezaevlerindeki ciddi insan hakları ihlallerini detaylı bir şekilde gözler önüne serdi. Raporda, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca'nın 28. yasama dönemi boyunca hapishanelerden gelen otuzdan fazla mektup, gerçekleştirilen ziyaret notları ve tutuklu bireylerin aileleri ile avukatlarından elde edilen belgeler değerlendirildi.

ekran-resmi-2025-08-29-12-45-59.png

HAPİSHANE DOLULUK ORANI CRİTİK DÜZEYDE

Yapılan incelemeye göre, Türkiye'de 1 Aralık 2024 itibarıyla toplam 406 cezaevi mevcut. 2 Aralık itibarıyla bu cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı ise 378.657'ye ulaşmıştır. Bu durum, hapishane kapasitesinin 79.615 kişi kadar aşıldığını ortaya koymaktadır. Son dört ay içinde açılan üç yeni cezaevine rağmen, kapasite fazlası neredeyse iki katına çıkmıştır.

Haziran 2024'te yayımlanan Avrupa Konseyi raporuna göre, Türkiye, 348.265 mahpus ile Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında en yüksek mahpus sayısına sahip ülke konumundadır. 2005 ile 2023 yılları arasında mahpus sayısında %429 oranında bir artış yaşanırken, bu dönemde toplam 285 yeni hapishane inşa edilmiştir.

YENİ TİP HAPİSHANELER: “KUYU” VE “MEZAR”

Raporda, son yıllarda faaliyete geçen S, Y tipi ve yüksek güvenlikteki cezaevlerinin tutuklular tarafından “kuyu” ya da “mezar” şeklinde adlandırıldığı ifade ediliyor. Bu cezaevlerinde kalan mahpusların, mutlak tecrit ve izolasyonla yüzleştiği, fiziksel ve zihinsel sağlıklarını kaybetme riski taşıdıkları vurgulanıyor.

ekran-resmi-2025-08-29-12-46-25.png

Yeni tip hapishanelerde, tek kişilik hücrelerde kalmak yaygın hale gelirken, mahpuslar acil bir durumda yardım alamadıklarını dile getirmekteler. Örneğin, Antalya Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde bulunan Mehmet Akdemir, 12 metrekarelik bir hücrede tek başına kaldığını ve acil durumlarda hiçbir destek alamadığını aktarmaktadır.

İNSANLIK DIŞI KOŞULLAR VE SAĞLIK SORUNLARI

Cezaevlerindeki hücrelerin havalandırma sistemleri oldukça yetersiz, mahpuslar günde yalnızca 1-2 saat dışarı çıkabiliyor. Bu kısa süre içerisinde, tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaları mümkün olmuyor. Bazı hapishanelerde pencerelerde demir parmaklıkların yanı sıra tel örgüler de mevcut; bu durum, temiz hava ve güneş ışığının hücrelere girmesine engel oluyor. Mahpuslar, sohbet etme, spor yapma ve süreli yayınlara erişim haklarından yoksun bırakılıyor, geceleyin gardiyanlar tarafından gürültüyle uyanmaya zorlanıyor ve bazıları, “kırmızı reçeteli” ağır ilaçlarla gün boyu uyutuluyor.

HASTA MAHPUSLAR VE KEYFİ İDARİ KARARLAR

Rapor, ağır sağlık sorunları bulunan mahpusların tahliye edilmemesiyle ilgili sık sık ölüm haberleri geliyor. Ayrıca, 2021'den bu yana yürürlükte olan İdare ve Gözlem Kurulları (İGK), denetimli serbestlik ve şartlı tahliye kararlarını keyfi bir şekilde erteliyor; tutuklular ve aileleri, bu kararların siyasi etkilerle alındığını ve “pişmanlık” baskısı içerdiğini belirtiyor. İnsan Hakları Derneği verilerine göre, 2021-2023 yılları arasında 384 mahpusun tahliyesi İGK kararıyla ertelenmiştir.

RAPORDA ÖNERİLEN ÇÖZÜMLER

Rapor, cezaevlerindeki yapısal sorunların yanı sıra yönetimsel yetkilerin aşırı kullanımının bu alanları “kuyu” ve “tabutluk” haline getirdiğini belirtiyor. Çözüm önerileri arasında şunlar yer alıyor:

  • Tüm hapishanelerin insan hakları kuruluşları ve TBMM tarafından incelenmesi.
  • Ağır hastalıkları olan mahpusların derhal tahliye edilmesi ve tedavilerinin sağlanması.
  • İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılması.
  • S, Y ve F tipi gibi insanlık dışı uygulamaların bulunduğu hapishanelerin kapatılması.
  • Mahpusların ailelerine yakın cezaevlerine transfer edilmesi.
  • “Adli” ve “siyasi” ayrımcılığın sona erdirilmesi.

Bu rapor, Türkiye’nin cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı uygulamaları acil müdahale gerektiren bir durum olarak nitelendiriyor. Uzmanlar, mevcut durumun sadece mahpuslar için değil, toplumun genel güvenliği ve hukukun üstünlüğü açısından da ciddi bir tehdit olduğu konusunda uyarıyorlar.