Türkiye İş Bankası'nın İkinci Yüzyılına Dair Yenilikler ve Hedefler!

Türkiye'nin ilk ulusal bankası olan Türkiye İş Bankası, 26 Ağustos 1924 tarihinde faaliyete geçmiştir ve şimdi ikinci yüzyılının ilk yılını kutlamaktadır.

Türkiye İş Bankası'nın İkinci Yüzyılına Dair Yenilikler ve Hedefler!

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, "25 milyon müşterimiz ve 4 trilyon lira seviyesine ulaşan aktif büyüklüğümüz ile 2,8 trilyon lira değerindeki nakdi ve gayrinakdi kredi genişliğimiz ile Türkiye’nin en büyük özel bankası olma unvanımızı sürdürerek ikinci yüzyıla sağlam bir başlangıç yaptık." ifadelerini kullandı.

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, kuruluşlarının yıl dönümü nedeniyle Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, hem Türkiye ekonomisi hem de küresel ekonomik duruma dair bakış açısını paylaştı. Ayrıca, bankacılık sektörü ve İş Bankası ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Aran, "2025, ikinci yüzyılımızın başlangıç yılı… 25 milyon müşterimizden aldığımız güçle, 4 trilyon liralık aktif büyüklük ve 2,8 trilyon lira değerindeki nakdi ve gayrinakdi kredi hacmi ile Türkiye’nin en büyük özel bankası konumunu koruyarak ikinci yüzyıla çok sağlam bir adım attık. Bilançomuz, öz kaynak gücümüz, kredi ve aktif büyüklüklerimiz, pazar paylarımız, iştiraklerimiz, dijital yetkinliklerimiz ve moralli insan kaynağımızın, yeni yüzyılda önemli avantajlar sağlayacağına inanıyorum." dedi.

Özellikle son on yılda dijitalleşme, teknoloji, yapay zeka, ödeme sistemleri ve girişimcilik alanlarında hızla yatırımlar yaptıklarını belirten Aran, şunları ekledi:

"Bir fintech çevikliğiyle hareket edebilen uygulama portföyü ve bilgi teknoloji altyapısına sahibiz; böylece ikinci yüzyılımıza oldukça dinamik ve güçlü bir başlangıç yaptık. Türkiye'deki organizasyon yapımız ile birlikte, Silikon Vadisi'nden Çin Temsilciliğimize kadar olan geniş izdüşümde, Amsterdam'da kurduğumuz TİBAŞ Ventures şirketimiz aracılığıyla girişimlerle yakın temas halinde bulunarak, bu bölgelerde yatırım yapmanın ve çözüm sağlayıcılarla anında iş birliği yapmanın getirdiği çevikliği yakaladık. Bu sayede, küresel ölçekte faaliyet gösteren bir organizasyon olmanın getirdiği avantajları da kullanarak, Türkiye'de uluslararası büyük oyuncularla rekabet edebilme kapasitesine sahip olduğumuzu düşünüyorum." diye konuştu.

"İHTİSAS ŞUBELERİYLE ŞUBE BANKACILIĞINA YENİ BİR YOL AÇTIK"

"Şube bankacılığının geleceği nedir?" soruları gündemdeyken, sektöre farklı bir bakış açısı kazandırdıklarını belirten Aran, bu yaklaşım neticesinde bazı geleneksel şubeleri tarım ihtisas şubelerine dönüştürdüklerini, şimdiye kadar 56 tarım ihtisas şubesi açtıklarını ifade etti.

Son iki yıl içerisinde tarım kredilerinde sektör genelinde ikinci, özel bankalar arasında ise lider konumlarına ulaştıklarını vurgulayan Aran, sözlerine şöyle devam etti:

"İhtisas şubelerimizle, ‘şubeler ne olacak?’ sorusuna yanıt vermiş olduk. Aslında banka şubelerinin varlığı, etkin bir şekilde sürdürülebilir." Para alışverişi, havale ve EFT gibi geleneksel bankacılık işlemlerinin giderek İşCep üzerinden yapılır hale geldiğini belirtti.

Hakan Aran, bankanın Tarım İhtisas Şubeleri dışında İstanbul, Ankara ve İzmir’de 3 Girişimcilik İhtisas Şubesi bulunduğunu, bu şubelerde toplam 880 milyon lira nakdi ve gayrinakdi kredi sağladıklarını ve 3,75 milyar liranın üzerinde bir varlığın bu şubelerde değerlendirildiğini söyledi.

Tarım ve girişimciliğin yanı sıra Antalya'da turizm sektörüne yönelik ve Ankara İvedik OSB'de KOBİ ile işletme bankacılığı alanındaki şubelerle de ihtisaslaşmaya gittiklerini aktararak, bu konudaki çalışmalarını anlattı.

"GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM FONLARIYLA YÖNETİLEN KAYNAĞIMIZ 900 MİLYON DOLARI AŞTI"

İş Bankası Genel Müdürü Aran, iştirakleri aracılığıyla yurt içinde ve yurt dışında farklı temalarda girişim yatırımlarına devam ettiklerini, şu anda yönetimleri altında bulundurdukları girişim sermayesi yatırım fonlarıyla birlikte kaynaklarının büyüklüğünün 900 milyon doların üzerinde olduğunu duyurdu.

Haziran ayında bilim ve teknoloji alanında yaptıkları küresel anlamda katma değer sağlamaya yönelik iş birliğinin bu durumun son örneklerinden biri olduğunu ifade eden Aran, "İştirakimiz İş Girişim ile birlikte Harvard Üniversitesi’nde yer alan Gökhan Hotamışlıgil Laboratuvarı ile Enlila adında bir biyoteknoloji girişimini hayata geçirdik. 10 yıllık bir süreçte finanse edeceğimiz bu laboratuvar, yaşlanmaya ve obeziteye bağlı kronik hastalıkların tedavisine yönelik çalışmalara destek verecektir. Bu projenin, aynı zamanda bilimsel çalışmalarla destekleyici bir model oluşturacağına inanıyorum." şeklinde konuştu.

Ayrıca Silikon Vadisi'nde düşük enerji ile yapay zeka çipi geliştirmek amacıyla kurulan bir şirkette ortaklık geliştirdiklerini belirten Aran, şunları dile getirdi:

"Eğer düşük enerjili yapay zeka çipinin üretiminde başarılı olabilirse, bu büyük yankı uyandıracak ve ülkemiz için önemli bir itibar ve zenginlik kaynağı olacaktır. Amsterdam'daki TİBAŞ Ventures aracılığıyla yaptığımız bazı yatırımlar unicorn seviyesine ulaşmış durumda. Girişimcilik alanındaki bu yatırımlarımızın, faizlerin düştüğü bir dönemde iştirak portföyümüz aracılığıyla bilançomuzu olumlu yönde etkilemesini bekliyoruz." dedi.

"DİJİTAL DÖNÜŞÜM TAMAMLANDI KAVRAMINA İNANMIYORUZ"

Hakan Aran, ikinci yüzyıla güçlü, moralli ve yetkin bir insan kaynağı ile, dünyada inovasyonun yapıldığı noktalara ulaşan bir organizasyon yapısıyla, sağlam öz kaynaklar ve finansal model ile girdiklerini vurguladı.

İkinci yüzyılın geleceği ile ilgili düşüncelerini paylaşan Aran, "Gelecek on yıl içinde bankacılığın nasıl bir yol alacağını planlamalı ve uygulamalıyız." dedi. Öngörüde bulundu:

"Teknolojinin değişim hızı günümüzde gözle görünür bir şekilde artıyor. Bugün 'iler teknoloji' olarak kabul ettiğiniz bir yenilik, bir yıl sonra geçmiş bir teknoloji haline gelebiliyor. Bu nedenle temkinli bir yaklaşımla güncel trendleri izleyerek, bunları bankacılık sistemine entegre edebilecek durumda olmak gerekiyor. Yenilikleri uygulamak durumunda kaldığınızda, kısa bir süre içinde yeni çalışmalara yelken açmanız gerektiğini unutmayın. Eğer ‘Dijital dönüşüm tamamlandı’ derken aksamalar yaşanıyorsa, o noktada asıl sorunlarla karşılaşıyorsunuz demektir. Bizim hedefimiz, sürekli değişim içinde bulunarak, 'geleceğin bankası olma' vizyonunu gerçekleştirebilmektir."

"HAZİRAN İTİBARIYLA YURT DIŞI SÜRDÜRÜLEBİLİR TEMALI KAYNAKLARIMIZ 5 MİLYAR DOLARA ULAŞTI"

Hakan Aran, yeşil dönüşümü, dijital ve toplumsal dönüşümü bir bütün olarak ele aldıklarının altını çizerek, bu çerçevede döngüsel ekonomiye uygun yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar yürüttüklerini, gelir dağılımı adaletsizlikleri, cinsiyet eşitsizlikleri gibi geniş bir sorun yelpazersine katkı sunacak projeler geliştirdiklerini ifade etti.

"Karbon ayak İzimizi nötrleyeceğiz ve bunu 2026 yılı sonuna kadar gerçekleştireceğiz." dediklerinde bu beyanlarının arkasında durduklarını, yazılı bir taahhüt ile de imza attıklarını belirten Aran, sözlerine şöyle devam etti:

"İş Bankası, gelecek yıl sonuna kadar kendi operasyonlarından kaynaklanan karbon ayak izini nötrleyecek bir kurum olacaktır. Bu yalnızca kendi tasarrufumuz ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda kredilendirdiğimiz tüm sektörleri de kapsayacak. Net Sıfır Bankacılık Birliği’ne üye bir kuruluş olarak, iklim dönüşümü konusundaki stratejik planlarımızı uygulamakta ve bu dönüşüm sürecinde gereken tüm sektörlerde hedef belirlemekteyiz. Özellikle dönüşüm aşamasındaki müşterilerimiz için kayda değer miktarda kaynak tahsis ettik. Toplamda 650 milyar liralık sürdürülebilir finansman taahhüdümüzün 250 milyar liralık kısmı kadın girişimciler için ayrılmıştır. Ayrıca, 2025 Haziran ayı itibarıyla yurt dışı sürdürülebilir temalı kaynaklarımız 5 milyar dolara ulaştı."

YAPAY ZEKANIN ETKİLİ KULLANIMINDA ÖNEMLİ AŞAMALAR KAYDEDİLDİ

Hakan Aran, yapay zeka alanındaki gelişmeleri de detaylandırdı.

Bu alandaki yolculuklarına 2018 yılında başladıklarını belirten Aran, banka bünyesinde bir Yapay Zeka Bölümü kurarak Koç Üniversitesi ile iş birliği içinde bir Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi açtıklarını ve hem yurt içi hem de yurt dışında yapay zeka girişimlerine yatırımlar yaptıklarını duyurdu.

Aran, "Ön gördüğümüz senaryoları hayata geçirecek teknolojileri tespit ediyoruz ve bu gelişmeleri hem çalışanlarımıza hem de müşterilerimize sunabiliyoruz. Son derece sistematik bir yaklaşım benimsiyoruz; bu alanda adım adım ilerleyerek bir yapay zeka stratejisi ve yol haritası oluşturuyoruz." diye konuştu.

Yapay zeka alanında şubelerden yapılan kredi tekliflerini hazırlayan yapay zeka destekli asistanların bulunduğunu bildiren Aran, bu asistanlar sayesinde kredi tekliflerinin değerlendirildiğini açıkladı; bu sayede yapay zeka sistemlerinin birbiriyle iletişim kurduğunu aktardı. Bunun, kredi kalitesinin ve aktif kalitenin gelişimine büyük katkı sağladığını ekledi.

"Operasyon merkezi içerisinde birçok işlem artık anında gerçekleştirilebilir hale geldi. Bu, taahhütlerin yerine getirilmesi konusunda önemli bir verimlilik hikayesi oluşturdu. Operasyon merkezinde açığa çıkardığımız iş gücünü şubelerimizde ve Genel Müdürlükte değerlendirerek insan kaynağımızda önemli bir dönüşüm sağlıyoruz. Böylece, operasyonel işlerle ilgilenen insan kaynağının yerine, doğrudan müşteriler ile iletişim kuran bireylerin ön plana çıkması sağlanıyor. Bu niteliksel değişim de oldukça değerli." şeklinde ifade etti. Ayrıca yapılan bu yatırımların aktif kaliteye ve verimlilik oranlarına belirgin bir katkı sağlaması da önemli bir unsur olarak değerlendirildi.

TOPLUMSAL SORUMLULUK PROJELERİMİZDE BİLİMSEL YAKLAŞIM ÖNCÜ ROL ÜSTLENİYOR

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplumsal dönüşümün yalnızca bankacılık faaliyetleriyle sınırlı kalmayıp aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleriyle de öncü bir rol oynamaya çalıştıklarını vurguladı. Çevre, kültür-sanat, eğitim ve spor alanlarında halihazırda yürütülen birçok projeleri bulunduğunu belirtti.

Aran, "Bilim yoluyla toplumu dönüştürmek, bilimsel düşüncenin her yaştan insana ve özellikle çocuklarımıza ulaştırılması, bilim insanı olma hevesinin arttırılması ve bilimin Türkiye ekonomisine katkı vermesi amacıyla üniversitelerle, ilgili kuruluşlarla iş birliği yapıyoruz." dedi.

Ayrıca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 3. Enflasyon Raporu'na değinerek, "Reel sektör, bankalar ve finans sektörü dahil herkesin kabul ettiği ara hedefler belirlendi. Bu yaklaşımın, beklentilerin sağlıklı bir şekilde şekillendirilmesini sağlayacağını, para politikasının etkinliğini artıracağını ve dezenflasyon sürecinin başarılı olmasına yardımcı olacağını düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Küresel tahminleri incelediklerinde, 2024’te küresel enflasyonun yüzde 5,6 seviyesinde, 2025’te yüzde 4,2 seviyesine, 2026’da ise yüzde 3,6’ya düşmesinin beklendiğini söyledi. Ayrıca, küresel büyümenin ise yüzde 3 seviyesinde sabit kalacağının öngörüldüğünü belirtti. Ticaret savaşlarının, dünya genelinde faiz indirim baskısı ile birleşmesinin, küresel enflasyonun duraksamasına neden olabileceğini ifade eden Aran, bunun Türkiye için de etki yapacağını vurguladı.

ABD’ye mal satışı yapamayan Çin'in, dünya genelindeki ticaret dengelerini nasıl değiştireceğine dikkat çeken Aran, bunun sonucunda Türkiye gibi, özellikle iç maliyetlerin de arttığı ülkelerin, Çin ile rekabetinin zorlaşabileceğini kaydetti.

Bunun, üretim yapmak isteyen ve ihracata yönelen tüm ülkeler için bir sorun oluşturacağını sözlerine ekledi.

KÜRESEL OLARAK İLERLEMEKTE OLAN İKİ YIL KRİTİK BİR DÖNEM

Hakan Aran, küresel açıdan gelecek iki yılın dikkatle takip edilmesi gereken bir dönem olduğuna dikkat çekti; Türkiye'nin özellikle verimlilik konularına daha fazla odaklanması gerektiğini vurguladı:

"Çin faktörü, ticaret hamleleri ile birlikte bazı yatırımlarımızı yeniden gözden geçirmemize yol açabilir. Amerika’nın Çin’e karşı uyguladığı strateji, Avrupa Birliği’nin de bu yönde bir tutum benimsemesi halinde Türkiye olarak avantaj elde etmemiz mümkün. Ancak eğer Avrupa Birliği, Çin’e karşı daha ılımlı bir yaklaşımda bulunursa, AB pazarında önemli müşterilerimizi kaybetme riski ile karşı karşıya kalabiliriz; bu da ürün satışı ile ilgili zorluklar doğurabilir. Küresel ekonomideki ticaret savaşları ve bu savaşların Türkiye'yi etkileme potansiyeli bulunuyor. Bu nedenle gelişmeleri yakından izlemeli ve olumsuz ilerlemeleri minimize edecek stratejiler geliştirmeliyiz." şeklinde sözlerini tamamladı.

Hakan Aran, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) eylül toplantısında olası bir faiz indirimi kararı almasının beklenildiğini; aralık ayında da bir indirim daha yapılabileceğini ifade etti.

Yüksek oynaklık gösteren ABD ekonomisinin, global ölçekte tüm ülkeleri etkileyebileceğine dikkat çeken Aran, "Küresel ekonomi ile ilgili mevcut gidişatı ve öngörüleri göz önünde bulundurarak, ülke olarak dikkatli bir strateji izlemeliyiz. Kendi yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalmanın yanı sıra, dünya genelindeki olumsuz gelişmelere hazırlıklı olmalıyız." dedi.

MERKEZ BANKASI YILSONUNDA 800 BAZ PUANLIK BİR FAİZ İNDİRİM ALANINA SAHİP

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, makroekonomik tahminlere de değindi; yıl sonunda enflasyon projeksiyonlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Aran, "Bu yılın koşullarına göre, olası enflasyonist etkileri göz önünde bulundurarak, yıl sonunda enflasyon oranının yüzde 28,5-29,5 arasında olabileceğini söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.

TCMB'nin 3. Enflasyon Raporu’ndaki sıkı duruşun devam ettiğine dikkat çeken Aran, "Merkez Bankası'nın yıl boyunca 800 baz puanlık bir faiz indirim alanı olduğunu düşünüyorum. Politika faizinin yıl sonunda yüzde 35 seviyesine inmesi, 6 puanlık bir reel faizle yeni yıla girmeyi ifade ediyor. Kalan bu alanın nasıl kullanılacağı, veriler ve gelişmelere bağlı olarak netleşecektir; ama beni bu açıdan umutlandıran unsurlar arasında rezervlerdeki artış ve sanayideki daralma bulunuyor." dedi.

"3. ENFLASYON RAPORU GELECEK YILI DAHA ÖNGÖRÜLEBİLİR HALE GETİRDİ"

Hakan Aran, Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahminleri ile hedeflerini ayırmasını da yönetişim kalitesinin, Merkez Bankası'nın etkinliği ve hesap verebilirliğinin artırılması bakımından önemli bir adım olarak gördüğünü belirtti.

Raporda ifade edilen ara hedefler ve tahminlerin para politikasını daha öngörülebilir kılacağına dikkat çeken Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Küresel anlamda ve gelişmekte olan tüm piyasaların hareketliliği sürerken, yerel durumlar göz önüne alındığında, 2027'ye ilişkin tahminlerin de gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulabilir. Hiçbir zaman bu kadar dinamik bir ortamda kesin bir şekilde 2027'yi tahmin edemeyiz. Reel sektör, bankalar ve finans kesimi dahil herkesin kabul ettiği ara hedefler, beklentilerin yönünü şekillendirme, para politikası etkinliğini artırma ve dezenflasyon sürecinin başarılı olmasında önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir; bu bağlamda raporda yapılan güncellemeler oldukça yerinde." dedi.

"KREDİLERDE ENFLASYON BEKLENTİLERİYLE UYUMLU BİR EĞİLİM GÖRÜLMEKTE"

Hakan Aran, Merkez Bankası'nın dezenflasyon hedefi ile kredi büyümesi arasındaki uyumdan bahsetti. Temmuz sonu itibarıyla enflasyonun yüzde 33,52 olduğunu söyleyen Aran, buna karşın KOBİ kredilerinin büyümesinin yüzde 33,3, ticari kredilerin ise yüzde 31,6 seviyesinde gerçekleştiğini, dolayısıyla KOBİ ve ticari kredilerde Merkez Bankası'nın politikaları ile uyumlu bir görüntü ortaya çıktığını belirtti.

Yabancı para cinsinden kredi büyümesinin Merkez Bankası öngörülerine paralel gitmemesi üzerine, bu alana sınırlama getirildiğini hatırlatan Hakan Aran, ağustos başı itibarıyla yabancı paralarla olan kredi büyümesinin yüzde 21,4’e düştüğünü kaydetti.

Hem KOBİ hem ticari hem de yabancı para cinsinden kredilerde enflasyon beklentileri ile tamamen uyumlu bir eğilim olduğunu belirten Aran, "Bu durumda, dezenflasyon hedefi doğrultusunda Merkez Bankası’nı endişelendirecek bir kredi genişlemesi olmadığını düşündürüyor." şeklinde ekledi.

"Dışsal faktörler ve jeopolitik riskler enflasyon hedeflerinden sapmaya neden olabilir." diyen Aran, küresel anlamda enerji ve gıda fiyatları ile ilgili belirsizlikler olduğunun altını çizdi. Hem enerji fiyatlarındaki beklenmedik sıçramalar hem de gıda fiyatlarını etkileyebilecek iklim ile ilgili konuların veya jeopolitik risklerin, Türkiye’nin enflasyon hedeflerinin dışına çıkmasına yol açabileceğini öngördü.

Hakan Aran, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kontrolümüzde olan ve olmayan faktörler mevcut. Küresel gıda fiyatlarındaki olumsuz gelişmeler bizim kontrolümüzde olmayabilir. Tüm dünya ile birlikte hareket ettiğimizde benzer sorunlardan etkilenebiliriz. Bu zorluklarla başa çıkmak için gelişen ülkeler olarak birlikte dayanışma göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Önemli olan içeride koyduğumuz hedeflerden sapmamamızdır."

"SEKTÖR DİRENÇLİ BİR GÖRÜNÜM SERGİLİYOR"

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Türk bankacılık sektörüne ilişkin de görüşlerini paylaştı.

Sektörün, her türlü olumsuz duruma karşı uyum sağlayabilen matris bir yapıya sahip olduğunu belirten Aran, "Her ne kadar dış koşullar değişse de, bankacılık sektörü birçok senaryo ile bu gelişmelere yönelik stratejiler geliştirebiliyor; büyümesini veya küçülmesini bankacılık faaliyetleriyle ayarlamakta. Bu nedenle Türk bankacılık sektörünün verimliliği, diğer sektörlere göre çok daha yüksek. İçinde bulunduğumuz ortamda sektör, sağlam bir direnç sergiliyor. Gelecek dönemde de bankacılık sektörünün tüm zorluklara rağmen aynı direnci ve verimliliği sürdürebileceğine inanıyorum." dedi.

Bir sorun ortaya çıktığında, bankacılık sektörünün gücünü göstererek, hızlı bir biçimde çözüm üretebildiğini vurgulayan Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Reel sektör olumsuz etkilerden çok fazla etkilenmeden, bankacılık sisteminin içinde sorunu hızlı bir şekilde çözebilen mekanizmalar mevcut. Dolayısıyla, Türk bankacılık sektörü, tüm bu zorluklarla mücadele edebilme kapasitesine sahip." şeklinde sözlerini tamamladı.

Hakan Aran, 2025 yılı içerisinde faiz indirim döngüsünün kesintiye uğramış olması dolayısıyla bankacılık sektörünün bir çeşit stres testinden geçtiğini, bunun da bankalar üzerinde karlılık ve net faiz marjları açısından büyük bir baskı oluşturduğunun altını çizdi. Bu etkilerin, bankaların ikinci çeyrek bilançolarında da net bir şekilde gözlemlendiğini aktardı.

Devam eden faiz indirim döngüsünü yıl sonuna kadar sürdürebilirsek, sektörün yüzde 20-25’li öz kaynak karlılığı ile yılı kapatabileceğini ifade eden Aran, "Yüzde 29 enflasyonda yüzde 25 öz kaynak karlılığı, reel anlamda öz kaynak devalüasyonu olsa da geldiğimiz noktada, herkesin bir fedakarlık içinde bulunduğu ve reel sektörün de benzer kaynakları tükettiğini düşündüğümüzde, kabul edilebilir bir seviyedir. Faiz indirimleri, hem reel sektörün hem de finansal sektörün, yılı en azından enflasyon oranında bir karlılık ile kapatmasını sağlayacaktır. Bu da sıkı para politikası içerisinde yumuşak bir iniş gerçekleştireceğimizi ifade etmektedir." dedi.

"BANKACILIKTA HER ZAMAN TEDBİRLİ OLMAK GEREKİR"

Hakan Aran, bankacılığın her zaman hayatın normal akışı içinde çeşitli senaryolar ile yürütüldüğünü belirtti. Bu senaryolar arasında baz senaryo, daha iyimser olan ve kötümser olan senaryoların olduğunu ifade etti.

Risk yönetiminin bankacılık faaliyetlerinin temel unsuru olduğuna dikkat çeken Aran, "Bankacılıkta her zaman sürprizlerden kaçınılmalıdır. Bir banka, elindeki senaryolar ve tahminlerle yola çıkar; tüm hesaplamalarını bu öngörülere göre uygulamak durumundadır." şeklinde vurguladı.

Aran, senaryoların gerçekleşmesi durumunda alınması gereken önlemlerin daha önceden belirlendiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu durumda nasıl hareket edileceği ve alınacak aksiyonlar belirlenmiştir. Dolayısıyla Türkiye’deki bankacılık sektörü, geliştirdiği uygulamalar ve yasal geri dönüşlerle birlikte riski yönetme kabiliyeti olan, her türlü sürprize karşı dayanıklı bir sektör olmuştur. Öz kaynakları güçlendirilmiş; kendi içinde sorunu çözüme kavuşturabilme kapasitesi ile bankacılık sektörümüz, ülkemiz için önemli bir gurur kaynağıdır."